Olivia Colman, Kraliçe Elizabeth, Deprem Kurbanları Gecesinde Nazım Hikmet Şiiri Okudu!

İngiliz Kraliyet Ailesi’nin hayatını konu alan The Crown dizisinde II. Kahramanmaraş başta olmak üzere 11 ili etkileyen ve Suriye’de de hissedilen depremin hemen ardından depremzedeler için düzenlenen gecede Kraliçe Elizabeth’i büyük bir başarıyla canlandıran oyuncu Olivia Colman, Nazım Hikmet’in Yaşama Dair şiirini seslendirdi.
İngiliz Kraliyet Ailesi’nin hayatını ve saraydaki gizli olayları anlatan İngiliz dizisi The Crown, hakkında en çok tartışılan diziler arasında olmaya devam ediyor.

Netflix’te yayınlanan dizide 20 bölüm Kraliçe Elizabeth’i canlandıran Olivia Colman, dün akşam depremzedeler için düzenlenen etkinliğe damgasını vurdu.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 6 Şubat günü saat 04.17’de meydana gelen 7.7 büyüklüğündeki deprem, Türkiye’de 10 ilde yıkıcı sonuçlara yol açarken, afet komşu Suriye’de de hissedildi.

Her iki ülkede de yüreğimizi dağlayan depremin ardından Londra’nın en büyük konser salonlarından biri olan Royal Albert Hall’da bağış etkinliği düzenlendi. Olivia Colman’ın da yer aldığı etkinlikte tüylerimiz diken diken oldu.

O anları Bahar Hanım’dan canlı dinleyelim ?
Ve o an… Olivia Colman, Nazım Hikmet’in ‘On Living’ şiirini İngilizce seslendiriyor ?
Nazım Hikmet – Yaşama Dair

Yaşamak şaka değil,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Örneğin, bir sincap gibi,
Yani yaşamanın dışında ve ötesinde bir şey beklemeden,
Yani tüm işin yaşamak olacak.
Hayatı ciddiye alacaksın,
O derece ki,
Örneğin, kollarınız arkanızda bağlı, sırtınız duvara dayalı,
Ya da büyük gözlüklerin,
Beyaz tişörtünle bir laboratuvarda
İnsanlar için ölebileceksin,
Ve yüzünü bile görmediğin insanlar için,
Ve kimse seni bunu yapmaya zorlamadığında,
Ve en tatlı, en gerçek şey
Yaşadığını bildiğin halde.
Yani, hayatı o kadar ciddiye alacaksın ki,
Yetmişinde bile mesela zeytin ekeceksin,
Çok fazla çocuk olduğu için falan değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Çünkü yaşamak ağırdır.
Diyelim ki büyük bir ameliyat hastasıyız,
Yani o beyaz masadan hiç ayrılmama ihtimali var.
Duymamak elde değil ama biraz erken gitmenin hüznü
Anlatılan Bektaşi fıkrasına yine güleceğiz,
Yağmur yağıyor mu diye pencereden dışarı bakacağız.
yoksa yine bekleriz
En son ajans haberleri.
Uğruna savaşmaya değer bir şey için diyelim,
Diyelim ki öndeyiz.
Orada, ilk harekette, o gün bile
Yüzüstü yatmak ve ölmek de mümkündür.
Garip bir kırgınlıkla bileceğiz onu,
Ama yine de çılgınca merak edeceğiz
Belki de yıllarca sürecek savaşın sonu.
Diyelim ki hapisteyiz,
Elli yaşına yaklaştık.
On sekiz yıl da olsa demir kapı açılsın.
Dışarıyla yeniden birlikte yaşayacağız,
İnsanları, hayvanları, çekişmeleri ve rüzgarıyla
Yani, dışarısı duvarın arkasında.
Yani nasıl ve nerede olursak olalım
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayacak…
Bu dünya soğuyacak
Yıldızların ortasında bir yıldız,
Ve en küçüğü,
Mavi kadifede bir yaldız lekesi,
Bu bizim devasa dünyamız.
Bu dünya bir gün soğuyacak
Ölü bir bulut bile
Ya da bir buz parçası gibi değil,
İçi boş ceviz gibi yuvarlanacak
Zifiri karanlıkta sonsuz.
Zaten acı çekecek
Hüzün şimdiden duyulacak.
Bu dünya çok sevilecek
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
için, için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
için, için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
için, için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
için, için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
‘Yaşadım’ diyebilmek için…
Yaşadım…